Suriye’deki savaşın ana gayesi, İsrail’e karşısında zayıflatılmış hatta onunla birçok Müslüman ülke yönetiminin yaptığı gibi işbirliği-ilişki içerisinde olan bir devlet ortaya çıkarmaktı.
İsrail’in Suriye’ye yönelik hava saldırılarının dayandığı temel, savaşın başında sözde devrimcilerin İsrail’e normalde hayal bile edemeyeceği bir hediye vermeleriydi. Bu da Şam civarındaki hava savunma ağlarının –esas olarak radarların, özellikle erken uyarı radarlarının- tahribiydi.
Daha sonrasında İdlib, Halep ve Humus’ta hava savunma bataryaları imha edildi ve sözde devrimcilerin eylemleri, savaşın hemen ardından ve savaşın ilk yıllarında hava savunma fiilen hizmet dışı kalana kadar bu şekilde devam etti. 2013’ten itibaren de İsrail’in Suriye’ye yönelik hava saldırıları başladı ve bugüne kadar devam etti.
Suriye, geniş topraklarını kurtardıktan sonra mevcut hava savunma sistemlerinin büyük bir bölümünü sökerek yeniden konuşlandırmayı başardı ve 2016’dan itibaren savunma sistemleri fiilen yeniden çalışmaya başladı. Ancak, radarların kapsama alanında hâlâ birçok boşluk ve zayıflık vardı.
Öte yandan Rusya’nın S-300 vs S-400 sistemleri Suriye’de konuşlanmış olsa da Siyonist İsrail saldırılarına karşılık vermede etkin kullanılmıyor. Bu durum Suriye’nin en nihayette Rusya’ya güvenilmeyeceği gerçeğini tekrar göstermiş oluyor.
Bu nedenle alternatif bir sistemi olan ve Suriye’nin gerçek müttefiki olan İran’dan yardım alındı. İran yerli hava savunma sistemi ile Suriye hava savunma sistemini desteklemeyi hızlandırdı ve bu sistemler Siyonist İsrail saldırılarında büyük oranda başarılı oldu.
Ancak genel anlamda Suriye hava savunmasındaki teçhizat ve donanım kayıpları tam anlamıyla henüz telafi edilemedi. Dolayısıyla bu sözde devrimcilerin İsrail’e hizmet dışında bir anlamı olmayan eylemleri, bugün yaşananların aslında temel nedenlerinden biridir.