Özelde Amerikancı Arapları hedef alan Hammud, genelde mezhepçilik yapan ve buna rağmen gayrı müslimleri kendine dost edinenlerin zihniyetlerini sorgulamalarını istedi. Önceki konuşmalarında da hep İslami Vahdeti vurgulayan Hammad, Müslümanların tek yürek olmasını istedi.
Hutbe Metni:
“Şüphesiz şeytan sizin düşmanınızdır; siz de onu düşman tutun. O kendi taraftarlarını çılgın alevli ateş yaranı olmaya çağırır.”(Fatır: 6) Şeytanın sizin için düşman olduğunu bilmeniz yeterli değil. Aynı zamanda şeytanın tuzaklarına karşı da korunmanız gerekir. Aynı şekilde Amerika’nın düşman olduğunu bilmemiz de yeterli değildir. Bizim iç ve dış siyasetimizi Amerika’nın sinsi tuzaklarından korumamız gerekiyor. Ancak bu taraf hep ihmal ediliyor.
Hem ağlatan hem de komik olan bu görüntü, Amerikan Araplarının Amerika’nın elinde satranç taşlarından daha da basitleştiklerini gösteriyor. Bu kişilerin bugün küçük birer çocuk olduklarını düşünebiliriz. Dadısının ona anlattığı masaldan çok korkan ve hikâyedeki kötülerden korunmak için yine dadısına sığınan bir çocuk… Amerika da Arapları İran’la korkutmayı başardı bu şekilde. O kadar ki İsrail’in, Amerika’nın ya da diğer herhangi bir ülkenin değil bizzat İran’ın en büyük tehlike olduğuna onları ikna etti. Hikâyeden korkan Araplar kendilerine bir sığınak bulamayınca kendilerini korkutan Amerika’ya sığındılar. Daha da kötüsü bu Araplar Gazze halkının ve Gazze direnişinin karşısında yer aldılar: Araplar olarak bir araya gelip hep beraber hareket ettiler ve Gazze’nin imarının engellenmesini, ambargoyla cezalandırılmasını gerekli gördüklerini ortaya koydular. Kassam Tugaylarının, Hamas Hareketi’nin ve diğerlerinin terörist olduklarını söylediler. Böylece yoldan çıkıp Amerika ve İsrail’in elinde kuklaya dönüştüler. İran korkusu onların Netanyahu’yla aynı safta yer almalarını sağladı.
Müslümanların Amerika’nın vesvese ve tuzaklarından uzak durabilmelerini umuyorduk. Ancak İran’ın Suriye’de, Irak’ta, Filistin’de ve Lübnan’da direnişe verdiği desteğe rağmen İran’ı düşman olarak bellediler ve İran’ın düşmanlarıyla yakınlaşma yoluna gittiler. Bu sapmaya da mezhepçilik kavmiyetçilik gibi yalan kılıflar uyduruldu.
Ancak İran’a gelecek olursak, İran Amerika’ya meydan okudu ve barışçıl nükleer programa kadar tüm ayrıntılarıyla güçlü bir devlet kurarak meydan okumaya da devam ediyor. Diğer yandan Batıya karşı mücadele ediyor ve direnişe her şekilde destek veriyor. Fakat tüm bunlara rağmen İsrail’in ve Amerika’nın da istediği gibi bu kişiler gözünde “düşman” olarak niteleniyor. Neden düşman? Çünkü mezhebi farklı… Böyle diyorlar. Peki, Amerika’yla aynı mezheptenler mi? Bu rezalet Kur’an-ı Kerim’de de şu şekilde tanımlanıyor: “Kendileri Allah’ı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar fasıkların ta kendileridir.” (Haşr:19) Hakkı unuttular ve Allah da onlara doğru yolu unutturdu.”