Korona virüs veya diğer adıyla Covid-19 salgını Aralık 2019’da Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıktıktan sonra beklenmedik bir hızla tüm dünyaya yayıldı ve beşeri camianın normal hayatını bozarak siyasi, sosyal ve iktisadi alanlarda ciddi sıkıntılara yol açtı. Dünya halkı bu salgının daha uzun süre devam edeceğini ve insanlığın en kötü kabusu olacağını düşünüyor.
Geçmişte yaşanan bazı bölgesel ve hatta küresel krizlerde veya çatışmalarda iktisadi tesirleri sadece dünya halkının bir bölümünü etkiliyordu ve korona virüs salgının yarattığı etki, en azından ikinci dünya savaşından bu yana geçen yetmiş küsur yılda hiç görülmemiş bir durumdur. Son bir ayda korona virüs salgını ve milyonlarca insanın karantinaya alınması küresel ekonomiyi neredeyse çökme eşiğine getirdi. Nitekim devletlerin aldıkları tüm tedbirlere rağmen ekonomi uzmanları çağdaş tarihin en ağır ekonomik durgunluğu yaşanacağını ve hatta büyük durgunluk döneminden daha beter olacağını belirtiyor.
Korona virüs salgının siyasi ve sosyal etkilerinden daha da önemlisi, post korona dünyasının iktisadi geleceğidir. Birçok düşünür ve uzmana göre korona virüsün başta G-20 üyeleri olmak üzere ülkelerin ekonomisi üzerinde birçok olumsuz etkisine bakıldığında, hatta korona virüs pandemisi son bulduğu takdirde ülkelerin ekonomileri ve iktisadi ve ticari düzenleri mahiyet itibarı ile müthiş değişikliklere şahi olacağı, nitekim şimdiden işaretleri göze çarptığı anlaşılıyor. BM korona virüs salgınının artan hızı dünya genelinde doğrudan yatırımları etkileyeceğini ve Ocak 2020 için öngörülen yüzde 5’lik artışa rağmen yüzde 40 daha az olacağını belirtiyor.
BM ticaret, yatırım ve kalkınma konferansı ise yayımladığı raporda şöyle diyor: korona virüs salgınını hafifletmek ve dünya genelinde tatilleri engellemek yönünde sarf edilen çabalar bu durumların küresel temin ve arz ağı ile irtibatı gözetilmediği takdirde tüm ekonomilerin üzerinde yıkıcı tesiri olacağı gayet net ve açıktır. Genel kanaat, hepsi demesek bile, çoğu temel ekonomilerin ciddi durgunluk yaşayacağı yönündedir. Korona virüs salgınının Avrupa ve Amerika’da hızlı yükselerek devam etmesi ve başka ülkelerde gerilemeye başlaması, bu sürecin Batı’nın siyasi, sosyal, iktisadi, sanayi ve ticari yapılarına indireceği darbenin çok ağır olacağını gösteriyor.
Bu süreçte Amerika Batı’nın elebaşı olarak herkesten daha çok zarar görecektir. Nitekim korona virüs salgını sadece bu ülkenin Başkanı Donald Trump’ın bu krizi yönetmekte beceriksizliğini göstermekle kalmadı, aynı zamanda ABD ekonomisinin ne denli kırılgan ve bu ülkenin sağlık sisteminin ne kadar yetersiz olduğunu da gün yüzüne çıkardı. Üstelik ABD ekonomisi korona virüs salgını yüzünden uzun vadede daha fazla baskı altında kalacağı ve işsizlik oranı da yüzde 20’lere ulaşacağı anlaşılıyor. Görünen o ki Batılı devletler onca servet, bilimsel güç ve nisbi emniyete rağmen hiç beklemedikleri bir düşman, yani korona virüs tarafından dize getiriliyor.
Dünya ekonomilerini uzmanlaşmaya yönelten ve birçok ülkenin temel ihtiyaçlarını milli kaynaklarına dayanarak temin edememesine yol açan ticaretin küreselleşmesine rağmen, korona virüs salgını varlık felsefelerinden biri, üyeleri arasındaki sınırların kaldırılması olan AB’de bile sınırların yeniden kapatılmasını ve sıkı bir şekilde denetlenmesini gündeme getirdiği gözleniyor. Gerçi bazı uzmanlar sınırların uzun süre kapalı tutulamayacağını belirtiyor, ama yine de üye ülkelerin içinde korona virüs salgını kontrol altına alınsa bile, bu virüsün yeniden içeri girmesini engellemek üzere kara, hava ve deniz sınırlarına yerleştirilen teçhizat ve imkanların pratikte serbest ticaret akışı yolunda ciddi engeller oluşturacağını düşünüyor.
Bu arada iktisadi kalkınma ve iş birliği kurumu OECD, önümüzdeki aylarda bazı büyük ekonomilerin durgunluk sürecine gireceği ve korona virüs salgınından etkilenen ekonomilerin düzelmesi yıllar süreceği uyarısında bulundu. OECD Başkanı Angel Goria şöyle dedi:
Korona virüs pandemisinin iktisadi darbesi, 2008 yılında yaşanan küresel ekonominin darbesinden daha ağır oldu. Hatta küresel durgunluğa şahit olmazsak bile bazı ekonomiler ya asla büyümeyecek, ya da ekonomik büyümeleri menfi olacaktır. Bu durum bazı büyük ekonomileri de kapsayacak. Dolayısıyla bu yıl düşük ekonomik büyümeye şahit olmadığımız gibi, gelecekte de ekonomik büyümenin iyileşmesi zaman alacaktır.
Aslında dünya halkının en büyük kaygısı, korona virüs krizinin uzun vadeli tesirleridir. Birçok ekonomi uzmanı korona virüs salgınını kontrol etmek ve salgın zincirini kırmak için gereksiz insani irtibatların azaltılması gerektiğini, ancak bu da iktisadi faaliyetlerin bir çoğunun gerilemesine yol açacağını, dolayısıyla küresel ekonomi görülmemiş bir ekonomik durgunluğa yol açacağını, nitekim bu durum şimdiden Amerika konusunda gerçekleştiğini belirtiyor. Bu arada şartlar gelişmekte olan ülkelerde daha da kronik olduğu belirtiliyor.
Uluslararası raporlar, gelişmekte olan ülkelerin piyasaları korona virüs salgınının etkisinden kurtulmak için yaklaşık 2.5 trilyon dolar paraya ihtiyacı olacağını gösteriyor. IMF şimdiye kadar en az 80 ülke mali yardım talebinde bulunduklarını açıkladı.
Amerika’nın eski Dışişleri Bakanı Yardımcısı Nikolas Burns şöyle diyor:
Covid-19 pandemisi çağımızın en büyük küresel krizidir. Bu kriz çok geniş ve çok derindir. Krizin mali ve iktisadi etkileri 2008 – 2009 yıllarında yaşanan büyük ekonomik durgunluktan öteye gidebilir. Bu kriz tek başına uluslararası düzeni ve güç dengelerini sürekli değiştirebilecek şok bir sarsıntı yaratabilir.
Korona virüs salgını şimdiye kadar görülmemiş bir salgın olduğundan bazı uluslararası ekonomi uzmanları post korona dünyasında küresel ekonomi ve ülkelerin ekonomileri hakkında bir takım tahminlerde bulunuyor. Buna göre dünya ekonomisinde bazı yeni aktörler ve bundan önce boy göstermeye fırsat bulamayan bazı bölgelerin gündeme gelmelerine şahit olacağız. Öte yandan dünyada yeni ticari ve iktisadi yeni birlikler ve ittifaklar kurulacak ve eski birliklerden ve ittifaklardan bazıları çökecektir.
Bir başka mesele ise, devlet ekonomisi aktörlerinin ilk aylarda ve hatta ilk yıllarda korona virüs salgınının yıkıcı tesirleri ile mücadele etme veya kontrol altına alma bahanesiyle rollerinin güçlenmesidir. Nitekim uzmanlar, gelecekte dünya ekonomisi ulusalcılık ve milli ekonominin kalkınması ile ülkelerin ekonomilerinin iç içe olma durumundan kaynaklanan önemli bir paradoksla karşı karşıya kalacağını tahmin ediyor. Öte yandan ekonomilerin çeşitli sektörleri ulusal ve uluslararası düzeylerde ciddi hasarlara uğrayacağı tahmin ediliyor. Bu sektörlere ulaştırma, turizm ve benzeri sektörleri örnek vermek mümkün.
Uzmanlar ekonomik durgunluğun yayılması ile beraber yakın gelecekte petrol ve doğal gaz ve yan sanayilerinden oluşan enerji sektörü de ciddi hasara uğrayacağını öngörüyor. Nitekim şimdiden korona virüs salgını yüzünden talepte müthiş azalma yaşanan petrol fiyatlarının fahiş oranda düşmesi ve başta Çin, AB ve ABD olmak üzere birçok ülkede üretim sektöründeki sanayilerin faaliyetleri gerilemesi dikkat çekiyor. Gerçi bu süreçte Rusya ve S. Arabistan gibi petrol ihraç eden iki büyük ülke arasındaki sürtüşmenin de petrol fiyatlarının şiddetli düşüşünde etkili olduğu anlaşılıyor. Ama yine de korona virüs salgını ve karantina durumları yüzünden ülkelerin petrole olan talebi şiddetle gerilediği açıkça ortadadır. Bazı uzmanlar hatta petrol talebi günde 10 ila 20 milyon varil azalacağını belirtiyor.
Öte yandan korona virüs salgını yüzünden sağlık ve hijyen maddeleri ve ilaç gibi ürünlere yönelik taleplerde yaşanan şiddetli artış yüzünden bu sektörde üretimin büyük oranda artacağı ve hatta başka üretici sektörlerin kapasiteleri bu sektöre tahsis edileceği tahmin ediliyor. Yine korona virüs salgını yüzünden birçok büyük sanayinin faaliyetleri durgunluğa sürükleneceği ya da tamamen duracağı, ama küçük ve orta ölçekteki işletmelerin gelişme fırsatı kazanacağından söz ediliyor. Ancak günlük iş gücü olarak çalışan insanlar bir süre iş bulamayacağı ve bu durum devletlerin üzerinde mali baskı oluşturacağı ifade ediliyor.
Bundan başka karantina şartları ve büyük alış veriş merkezlerinin kapatılması veya bazı kısıtlamalara tabi tutulması, bu kez internet üzerinden alış verişlerin gelişmesine ve zamanla ticari bir kültüre dönüşmesine yol açacağı belirtiliyor. Buna göre evden dışarı çıkmaya getirilen kısıtlama ve insanların zamanının büyük bir bölümünü evde geçirmek zorunda kalması internetin daha sık kullanılmasına ve insanların arasında kalıcı bir davranış biçimine dönüşmesine yol açacağı de anlaşılıyor.
Korona virüsün pandemi haline gelmesinin en önemli tesiri, ekonominin temeli olan arz talep meselesine indirdiği ağır darbedir. Korona virüs pandemisi bir yandan evde karantinaya alınma politikası yüzünden iş gücüne ağır darbe indirirken, öbür yandan da ürün ve hizmetlere yönelik talebi de çok olumsuz etkileyecektir; ki bu da talebin azalması ve zaruri olmayan alımların ertelenmesi demektir. Arz meselesinde yaşanan şok, talep meselesinde şoku tetikleyeceği kesindir.
Her halükarda korona virüs pandemisinin devam etme ihtimali yüzünden devletlerin siyasi, iktisadi ve sosyal bedellerini hafifletmek için iktisadi, idari, eğitim, hizmet, mali, bankacılık, sigorta, siyasi ve diğer birçok alanda işlerini online yapmak üzere iletişim altyapılarını takviye etmeleri kaçınılmaz bir zaruret olacaktır. Bu süreç korona virüs salgını il birlikte pratikte başladı bile. Gerçekte bazı devletler de korona virüs tehdidini fırsata çevirerek randımanlarını geliştirmeye, kentlerde yığılmaları önlemeye, sanayi alanını ülke geneline yaymaya, devletin yapısını küçülterek bürokrasi düzenini çevikleştirmeye ve elektronik devlet hakimiyetini geliştirmeye çalışıyor.