Korona virüs veya diğer adıyla Covid-19 salgını Aralık 2019’da Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıktıktan sonra beklenmedik bir hızla tüm dünyaya yayıldı ve beşeri camianın normal hayatını bozarak siyasi, sosyal ve iktisadi alanlarda ciddi sıkıntılara yol açtı.
1918 yılında ve birinci dünya savaşından sonra grip salgınından sonra pandemi ilan edilen korona virüs son yüzyılın görülmemiş en ağır salgını olduğu ve küresel süreçleri ciddi bir şekilde etkilediği anlaşılıyor. Nitekim uzmanlar şimdiden salgın sona erdikten sonraki günlerden “Post korona” dönemi şeklinde söz ediyor.
Gerçekte beşeri camia şimdiye kadar hiç bir zaman bu denli geniş çaplı ve etkili bir afetle karşılaşmadı. Bugün dünya son yüz veya iki yüz yılda asla karşılaşmadığı bir durumla karşı karşıya bulunuyor ve tesirini tüm düzeylerde göstereceği anlaşılıyor.
Küreselleşme, iletişim ve bilgi teknolojilerinde yaşanan devrim, siber dünyanın insanların yaşamına hakim olması, ülkelerin birlikteliği ve bölgesel ittifaklar gibi günümüz dünyasının özellikleri ve şimdi de korona virüs salgını, beşeri camiayı “Korona dönemi” adlandırabileceğimiz görülmemiş bir durumla karşı karşıya getirdi.
Buna karşın şimdi küresel süreçlerin uzmanları ve düşünürleri kaygılandıran esas mesele biraz önce sözünü ettiğimiz post korona dünyasının nasıl olacağıdır; nitekim şimdiden bu dünyanın nasıl olacağı yönünde siyasi, sosyal ve iktisadi alanlarda bazı imarelerin göze çarpmaya başladığı anlaşılıyor. Buna göre düşünürler post korona dünyası bugünkü dünyamızdan çok farklı olacağını belirtiyor.
Lübnan Hizbullah hareketi lideri Seyyid Hasan Nasrullah şöyle diyor:
Korona virüs salgının tesirleri birinci ve ikinci dünya savaşlarından daha büyük olacaktır; nitekim bu krizle birlikte yeni bir dünya düzeni ortaya çıkabilir. Zira bu kriz tüm dünyayı sarmıştır ve şimdi yeni kültürel, dini ve felsefi tartışmalarla karşı karşıyayız. Yeni düzende Amerika birleşik devletleri eskisi gibi birleşik kalıp kalmayacağını bilemiyoruz. Ya da acaba Avrupa birliği birlik olamaya devam edecek mi? korona virüs salgını nasıl ülkelerin normal hayatını ve ekonomisini ve yine küresel ekonomiyi görülmemiş bir şekilde salladıysa ve nasıl devletlerin şayesteliğini sorgulamaya başladıysa, siyasi ve iktisadi güç alanında da hakim olan süreçleri değiştireceğe benziyor.
Uzmanlara göre post korona dünyasında siyasi ve sosyal şartlar bugünkü dünyadan çok farklı olacaktır. Gerçekte korona virüs ve sebebiyet verdiği Covid-19 hastalığı şimdiden sosyal yaşamın tüm iç ve dış alanlarını etkilemeye başladığı gözleniyor. Bu süreçte korona virüs salgını ile mücadele bölgesel ve küresel dayanışmayı gerektirdiği halde ülkelerin tamamen ulusal bir tavır takınmaya başladıkları anlaşılıyor. Bu mesele, yani ulusalcılığın şiddetlenmesi ve devletlerin içe kapanması zamanla birbirinden uzaklaşmaya ve AB gibi birliklerde ayrışma sürecini hızlandırmaya sebebiyet vereceğine kesin gözüyle bakılıyor.
Harvard üniversitesi uluslararası ilişkiler teorisyeni Stephan Walt şöyle diyor: korona virüs pandemisi devletin rolünü ve milliyetçiliği takviye edecektir. Devletler hangi çeşitten olursa olsun krizi yönetmek için gerekli ve acil tedbirleri almaya başlayacak ve muhtemelen kriz sona erdikten sonra da kendi çıkarları doğrultusunda bu tedbirleri uygulamaya devam edecektir. Gerçekte Avrupa’da korona virüs salgını başladıktan sonra ortaya çıkan acı gerçek, Avrupa ülkelerinin her biri kendi yolunu izlemesi ve bu salgınla mücadelede gerekli olan ortak çabaları umursamamasıydı.
Böylece AB’nin “farklılıklara rağmen birlik” ya da “ortak talep” veya “barış ve refah için iş birliği” gibi sloganları sadece üye ülkelerin milli güvenlik ve iktisadi refahına zarar vermediği sürece geçerli olduğu anlaşıldı.
Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron asıl tehlikede olan şey üniter Avrupa ve Şengen anlaşması olduğunu belirterek AB üyelerinin korona virüs salgını ile mücadelede gerekli dayanışmaları sergilemedikleri takdirde Birliği, Şengen gibi esas temelleri çökeceği konusunda uyardı.
Öte yandan korona virüs salgını birçok ülkenin kriz ve faciaları yönetmekte beceriksizliğini ortaya koydu. Bu konu özellikle Amerika ve Donald Trump yönetiminde tecelli etti.
ABD Başkanı Trump korona virüs salgını Amerika’yı etkilemeye başladığı ilk günlerde bu durumu önemsiz göstermeye çalıştı ve sonuçta salgını önlemek için gerekli tedbirleri almadı. Oysa şimdi Amerika dünya genelinde bu virüsten etkilenenlerin sayısı bakımında ilk sırada yer alıyor. Bu durum Amerika ve Avrupa’da devletlere olan güveni iyice sarstı. Kuşkusuz bu meselenin tesirleri gelecekte ve bu devletlerin meşruiyetlerini yitirmelerinde ortaya çıkacaktır.
Yine post korona dünyasında insanların özel yaşam alanı da anlamını yitireceği tahmin ediliyor. Bu durum ise devletlerin sanal dünya üzerindeki denetimlerini şiddetlendirmesiyle yaşanır. Nitekim Elektronik sınırlar vakfı bir bildiri yayımlayarak şu ifadelere yer verdi:
Devletler Covid-19 hastalığını kontrol altına alabilmek için olağanüstü denetim yetkileri istiyor. Bu denli geniş yetkiler bizlerin özel yaşam alanlarımıza müdahalelere, ifade özgürlüğünü kısıtlamaya ve kırılgan konumdaki grupları şiddetle etkilemeye yol açabilir.
Korona virüs salgını, Avrupa’da bundan önce ağır hasara uğrayan Batılı demokrasilerin zeval sürecini de hızlandıracaktır. Avrupa son yıllarda sığınmacı krizi, radikal sağ akımların büyümesi ve bu Kanada bağlı siyasi partilerin ve politikacıların iktidarda yer alması, nüfusun yaşlanması ve ekonomik krizi gibi birçok krizle karşı karşıya kaldı. Bu krizlerin her biri başlı başına birlik Avrupa temellerini sarsmıştı. Hal böyleyken, AB’nin korona virüs salgını ile etkili mücadelede sergilediği acziyet, yeşil kıtada sosyal huzursuzlukların artmasını hızlandıracağı gibi, birlikte dayanışmanın da yok olmasına sebebiyet verecektir. Bu durumun doğal sonucu ise, Avrupa’da birliğe karşı çıkan siyasi partilerin işbaşına gelmesi olur.
Bu şartlarda Fransa’da Marin Lopen ve İtilya’da Mateo Salvini gibi radikal sağ Kanada mensup politikacıların iktidarın başına geçmeleri pek de uzak bir ihtimal olmadığı anlaşılıyor. Bu şartlar aynı zamanda Avrupa genelinde ayrışma eğilimini körükleyecek ve Britanya’nın AB’den çekilmesinden sonra başta İtalya olmak üzere bazı üye ülkelerin post korona döneminde birlikten çekilmelerini gündeme getirecektir.
Amerika’da da Avrupa’da olduğu gibi, korona virüs pandemisi, bu salgının facia boyutundaki iktisadi ve sosyal tesirlerini kontrol altına alma bahanesi ile gücün daha fazla federal yönetimin elinde odaklanmasına yol açacaktır. Hatta bazı Amerikalı uzmanlara göre, bu durum Donald Trump’ın başkanlığının devam etmesine vesile olabilir.
ABD Başkanı Donald Trump 2016 yılında göçmen karşıtı sağ eğilimli sloganlar ve önceliği Amerika’ya tanımak gibi vaatlerle Başkan seçildi ve tek yanlı ve küreselleşme karşıtı tutumu çerçevesinde bölgesel ve uluslararası kurum ve kuruluşlarda ve konvansiyonlardan çekilmeye başladı. Trump açıkça küreselleşmeye karşı olduğunu ilan etti.
Amerika Başkanı Donald Trump ülkesinin iç arenasında da otoriter eğilimlerini sergilemeye başladı. Ancak Trump’ın bu eğilimi korona virüs salgını ile mücadelede olumsuz etkilerini göstermeye başladı.
Uluslararası ilişkiler uzmanı Joseph Nay şöyle diyor:
Korona virüs Trump’ın milli güvenlik stratejisinin yetersiz olduğunu ortaya koydu. Amerika sadece kendi gücüne dayanarak ayakta duramaz. Bizler gelecekteki tehditlere karşı ortak iş birliğine vurgu yaparak gücümüzü başka aktörlerle birlikte kullanmayı öğrenmeliyiz. Biz stratejimizi yeni dünya ile uyumlu hale getirmekte başarılı olamadık. Bun karşın Trump’ın bir kez daha Başkan seçildiği takdirde şimdiki tutumunu değiştirmesi mümkün gözükmüyor. Bu durum Trump’ın sloganlarına rağmen Amerika’nın küresel rolünü daha da zayıflatacaktır.
Uluslararası stratejik etüt müessesesi Başkan Yardımcısı Kuri Şaik ise öyle diyor:
Amerika artık uluslararası bir lider olarak tanınmıyor. Korona virüs pandemisi Washington yönetiminin küresel liderlik sınavında başarısız olduğunu gösterdi. Şimdi korona virüs pandemisinden duyulan korkunun Batılı insanların dünyaya bakışını değiştireceğini tahmin etmek mümkün. Demokrasi, liberalizm gibi ilkelere ve sosyal kurumların faaliyetleri ve medeni topluma yönelik inanç da muhtemelen devletin eksen rolü lehine zayıflayacaktır. Şimdi Amerika devleti Trump’ın tutumu yüzünden küresel meselelerden geri çekildiği bir sırada Avrupa Çin ve Rusya ile ilişkilerini takviye etmeye başlayacak ki bu da Avrupa değerlerinin zayıflamasına yol açacaktır.
Post korona dünyasında büyük bir ihtimalle küresel güçlerin uluslararası arenalarda iş birliği zayıflayacak ve rekabetler şiddet kazanacaktır. 1918 yılında grip pandemisi küresel güçlerin rekabetlerine son veremediği gibi Covid-19 da bunu başaramayacaktır.
Öte yandan küreselleşme süreci daha da zayıflayacaktır. Bunun sebebi ise vatandaşların kendilerini korumak için milli devletlerin takviye edilmesini talep etmeleri ve devletler de kendi payına gelecekteki tehditlere karşı gücünü arttırmak istemeleridir. Küresel ayrışma ise yeniden ulus – devlet üzerinde durulmasına ve uluslararası dayanışmaların gerilmesine sebep olur. Üstelik korona virüs salgınına uluslararası ortak tepkide yaşanan başarısızlıktan, başta ABD ve Çin olmak üzere dünya liderlerinin bu salgından başkalarını sorumlu tutulacaktır.
Bazı gözlemciler korona virüs salgını ile etkili tepkide uluslararası birlikteliğin gerçekleşmemesinden ABD Başkanı Donald Trump’ın tutumunu ve dünya genelinde ulusalcı ve popülist politikacıların iktidarın başına geçmesini sorumlu tutuyor.
Uluslararası stratejik etüt merkezi Avrupa programı Başkanı Heder Konli bu konuda şöyle diyor:
Korona virüs salgını son üç buçuk yılda uluslararası iş birliği iyice tahrip edildiği bir sırada başladı. Özetle ölümcül korona virüsün yetersiz planlama ve beceriksiz liderlikle birleşince beşeriyeti yeni ve kaygı verici bir yola sürükledi.
Amerika dış ilişkiler konseyi Başkanı Richard Has şöyle diyor:
Korona virüs pandemisinin sonucu, çeşitli ülkelerin bu krizi aşmakta zorluk çekmesi, aciz kalan devletlerin sayısının artması, ABD Çin ilişkilerinin daha da bozulması, AB içinde dayanışmanın zayıflaması, küresel sağlık durumunun iyileşmesi ve küreselleşme eğiliminin gerilmesine yol açacaktır. Mevcut şartlara ve süreçlere bakıldığında korona virüs salgını daha az açık, müreffeh ve hür bir dünya yaratacağı ve yeni dünyayı ulusalcılık, otoriter ve küresel iş birliğine sıcak bakmayan bir yöne götüreceği tahmin edilebilir.