33 Günlük Savaşın 14’üncü yıldönümüne eş zamanlı olarak Siyonist Rejim İsrail işgal altında yaşadığı tüm sorunlara rağmen Lübnan Hizbullah Hareketine karşı yeni bir psikolojik savaş başlatmıştır. Ancak Lübnan Hizbullah Hareketinin bildirisi bu girişimi hezimete uğratmıştır.
Acaba İsrail’in Lübnan Hizbullahı ile yaşadığı son dönem gerilimlerinin nedeni nedir?
Siyonist Rejim İsrail geçen hafta Suriye’nin başkenti Şam etrafına hava saldırıları düzenlemişti. Bu saldırılarda Lübnan Hizbullah Hareketi güçlerinden biri olan Ali Kamil Muhsin şehit düşmüştü. Bu saldırının ardından Siyonist Rejim medya organları İsrail’in ordusundan naklen Lübnan Hizbullah hareketinin kendini bu olaydan dolayı intikam için hazırladığını belirttiler. Bu durum işgal altındaki topraklarda paniğe neden oldu.
Bu panikten dolayı ise Siyonist Rejim ordusu 27 Temmuz günü Lübnan’ın Keferşuba yüksekliklerini ve işgal altındaki Şebaa tarlalarını bombaladı. Bu saldırıya paralel olarak Hizbullah aleyhindeki medyatik savaş da başladı. Kimi Siyonist Rejim medya organları ise Lübnan Hizbullah’ının işgal altındaki topraklara sızma operasyonunu gerçekleştirdiğini ve İsrail güçlerine saldırdığını ancak Hizbullah güçlerinden bazılarının bu saldırılarda yaralandıklarını veya şehit düştüklerini bildirdi.
Buna rağmen Lübnan Hizbullah Hareketi hızlı bir şekilde bu iddiaların yalan olduğunu açıkladı. Lübnan Hizbullah Hareketi Siyonist Rejim İsrail medya organlarının işgal altındaki topraklara sızma operasyonu ile alakalı haberleri yalanlayıp bu haberleri Siyonistlerin hayali ve yalandan zaferlerinin icadı doğrultusunda olduğunu bildirdi.
Aslında bu bildiri bir yandan Siyonist Rejim İsrail’in Lübnan Hizbullah Hareketine karşı başlattığı savaşın yenilgisine yol açtı bir diğer yandan da Hizbullah’ın Ali Kamil Muhsin şehadeti yüzünden tepki fırsatını korumuş oldu. Çünkü Hizbullah bu kez de kesin olarak Hizbullah güçlerinden birinin şehit düşmesi ve bu günlerde yapılan bombardımlarının yanıtsız kalmayacağına karşılık bulacağına vurgu yaptı.
Burada sorulması gereken bir başka soru da bu İsrail’den kaynaklanan medyatik savaşın Lübnan Hizbullah hareketine karşı hedefinin ne olduğudur?
Görünen o ki en önemli hedef de Hizbullah Hareketinin konumu ile ilgilidir. Direniş Grupları arasında Lübnan Hizbullah hareketi en güçlü aktördür. Bu hareket 2000 ve 2006 yıllarında İsrail’in yenilmezlik hikayesini ve efsanesini bitiren bir diğer yandan da önemli bir taarruz ve caydırıcılık gücüne sahip direniş hareketidir. Bu yüzden Siyonist Rejim başbakanı Binyamin Netanyahu da Hizbullah’ın bu belirgin konumu ve kabiliyetlerini tehdit göstererek kendi şahsi çıkarlarını sağlamak istiyor.
Netanyahu’nun bir başka hedefi de, Lübnan Hizbullah Hareketine karşı savaş açmaya sığınarak iktidarda kalmayı hedefliyor. Birçok Siyonist uzman ise Netanyahu’nun siyasi ömrünün geçen yıl bittiğini ancak onun parlamentoyu tekrarlı bir şekilde feshedip üç dönem parlamento seçimleri düzenleyerek sonunda da koronavirüsü suistimal edip kapsamlı kabine oluşturup dışişleri bakanlığı ve savaş bakanlığını koalisyondaki ortağı Benny Gantz’ın takımına vererek iktidarda kalmayı başardığını söylüyor. Buna rağmen işgal altındaki topraklarda Netanyahu aleyhinde büyük itiraz ve protesto gösterilerinin düzenlenmesi Siyonist Rejim başbakanını bir kez daha uçuruma doğru itti. Bu kez ise Netanyahu Siyonist Rejimi savaşa dahil ederek iktidardan çıkma dosyasını kapatmak istiyor.
Burada üzerinde durulması gereken son nokta ise, 33 Günlük Savaşın Ehud Olmert başbakanlığı döneminde yaşanıp Siyonist Rejimin ağır bir yenilgi almasına rağmen Netanyahu son onyılda Lübnan Hizbullah’ına darbe vurarak İsrail ordusunun itibarını geri kazandırmak istemesidir. Şimdi ise 33 Günlük Savaşın 14’üncü yıldönümünde medyatik savaş ile yine de aynı şey yapılmak isteniyor. Ancak gerçekte işgal altındaki topraklardaki kamu oyu bile Lübnan Hizbullah hareketinin bizzat yayımladığı haberleri ve bildirilerinin İsrail kabinesinin haberlerinden daha fazla inanılabilir olduğunu düşünüyorlar. Şimdi de Netanyahu başlattığı medyatik savaşında yenilgiye uğramış ve mevcut sayısız iç krizlere ilaveten Lübnan Hizbullah Hareketinin misillemesinden dolayı da panikte kalmaya devam etmelidir.