33. Uluslararası İslami Vahdet konferansına katılan konukları, nizamın önde gelen yetkililerini ve İslam ülkeleri büyükelçilerini İslam Peygamberi -s- ve İmam Cafer Sadık’ın -s- veladet yıl dönümünde kabul eden İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei, İslam dünyasının şimdiki musibetleri, düşmanlıktan kaçınma ve ortak düşmana karşı birlik olma ilkesine bağlı kalmamaktan kaynaklandığını belirterek, bugün İslam dünyasının en büyük musibeti, bir milletin evinden yurdundan edildiği Filistin meselesi olduğunu belirtti.
İran İslam Cumhuriyeti 12 ila 17 Rebiülevvel günlerini Vahdet Haftası adlandırmakla bu konunun siyasi bir hareket olmadığını, bilakis Müslümanların sorunlarını çözmek için vahdetine somut inancı olduğunu ortaya koydu ve bu konu, son kırk yılda her zaman İran’da üst düzey yetkililerin ilgi odağında yer almıştır.
İran İslam Cumhuriyeti’nin bu eğiliminin kökleri zulüm, istikbar ve sultayı güçlü bir şekilde reddeden İslam dininin mahiyetine dayanır, nitekim sultacıların İslami İran’la düşmanlığı sırf bir İslam ülkesi ile düşmanlık olmadığını, bu düşmanlık İslam’ın aslı ve muhalif tüm İslam ülkeleri ile düşmanlıktır.
Kuşkusuz İran İslam Cumhuriyeti’nin mazlum Filistin milletine destek verme yönünde sergilediği kesin tavır ve politikası, mazlum Filistin milletini siyonistlerin sultasından kurtarmak için hiç bir kısıtlama tanımayan İslam dininin aslından kaynaklanır.
Siyonistlerin Tahran’daki Büyükelçiliği kapatılması, yerine İran’ın başkentinin göbeğinde Filistin Büyükelçiliği açılması, mübarek Ramazan ayının son haftası Dünya Kudüs Günü olarak adlandırılması, Filistinlilere bölgesel ve uluslararası çevrelerde maddi manevi ve siyasi destek verilmesi ve nihayetinde İran İslam Cumhuriyeti yetkililerinin siyonist rejimin yok edilmesine vurgu yapması, hepsi İran’ın mazlumlara destek ve onları zulümden kurtarmak gibi ilkeli politikalarıdır.
Filistin milleti son 70 yılda sürekli siyonistlerin zulüm ve cinayetlerine maruz kalmıştır. İran İslam Cumhuriyeti ise Filistin milletinin bu durumdan tek kurtuluş yolu, Filistin topraklarının esas sahiplerinin rol ifa etmesinden ibaret olduğunu vurgulamıştır, ki aslında demokrat ve yasal bir çözümdür.
Ancak bu arada düşmanlar “siyonist rejimin mahvolması” söyleminin anlamını değiştirerek bunu Yahudi halkının yok edilmesi ve mahvedilmesi şeklinde yorumlamaya ve dünya kamuoyuna İran İslam Cumhuriyeti Yahudi milleti ile sorunu olduğunu telkin etmeye çalışıyor. Oysa İran’da Yahudi halkı uzun yıllardır huzur ve tam güven içinde yaşamını sürdürüyor.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin tabiri ile “İsrail’in mahvolması” aslında siyonist rejimin yok edilmesi ve Filistin milleti ister Müslüman, ister Hristiyan, ister Yahudi, kendi devletini seçmesi ve Netanyahu gibi serseri rezilleri ve ecnebileri de kovmaları ve ülkelerini kendileri idare etmeleri anlamına gelir, nitekim bu, olacak bir durumdur.
Her halükarda İslam ülkelerinde zulmün son bulması gerçek vahdetle anlamlı bir bağı vardır ve bu da İslami devletlerin sırf açıklama yapmaları ile olmaz. Somut vahdetin gerçekleşmesi önemli mertebeleri vardır ve onlara uymak İslam dünyasının şimdiki sorunlarına son verecektir.
Tüm Müslümanlar ilk adımda birbirine darbe vurmaktan kaçınmaları ve ikinci adımda ortak düşmana karşı birlik olmaları, gerçek vahdeti gerçekleştirebilir ve bölgede yaşanan tüm krizleri sonlandırabilir.