Hindistan Müslümanlarının Yeni Delhi dahil ülkenin farklı bölümlerinde radikal Hindular tarafından vahşice katliam edilmesi iktidar BJP partisinin anlamlı sessizliği ile karşılaştı. Radikal Hinduların Müslümanlara karşı başlattığı vahşi saldırılarında şimdiye kadar 50 kişi hayatını kaybetti ve yüzlerce kişi de yaralandı.
Hindistan’da onlarca caminin ve Müslümanların kutsal mekanlarının kundaklanması, radikal Hinduların İslam karşıtı ve insanlık karşıtı girişimlerinden bir başkasıdır. Tanıkların söylediğine göre Hindistan polisi ve güvenlik güçleri bu şiddet olayları karşısında sadece seyirci kalmış ve radikal Hinduların Müslümanlara karşı ölümcül girişimlerini önlememiştir.
Hindistan hükümetinin radikal Hinduların Müslümanlara karşı sessizlik politikası ise iktidar parti BJP’nin geçen yaz Keşmir eyaletinin özerkliğini lağvetmesi ile başlattığı İslam karşıtı faaliyetlerinin devamı sayılır.
Radikal Hinduların Müslüman topluma vahşi saldırılarının ülkede hakim olan ikitdar BJP partisinin İslam karşıtı siyasetlerinden kaynaklandığı söylenebilir. Zaten son onyıllarda BJP’nin milliyetçilik ve aşırıcılık geçmişine baktığımızda da bu partinin destekleri ve kışkırtmaları ile Müslümanlara karşı organize saldırılar ve girişimlerin düzenlendiğini gösteriyor. Bu alanda Gujarat eyaletinde 2002 yılında Müslümanların katliam edilmesine değinilebilir. O dönemde mevcut Hindistan başbakanı Narendra Modi, bu eyaletin başbakanı idi. Bu katliam sırasında ise yaklaşık bin kadar Müslüman hayatını kaybetmişti. Gujarat’ta Müslümanlara karşı yaşanan bu cinayette yerel yetkililer özellikle de Modi’nin elinin bulunduğuna dair deliller ve kanıtların olmasına rağmen bir kaç ay önce Hindistan Yüksek Mahkemesi bu hususta çıkardığı karar ile Modi’yi bu cinayet suçlamasından beraat ettirdi ve böylece Müslüman toplumun öfkesine neden oldu.
Hindistan’da Müslümanların radikal Hindular tarafından katliam edilmeleri ile ilgili son birkaç onyıldaki dosyalarda ise iktidarda bulunan hükümetlerin radikal grupları Müslümanlara karşı kışkırttığı apaçık ortada olmuştur. Bu arada 1992 yılında Babür Camisinin yıkılması ve bu olayda çıkan çatışmalarda binlerce kişinin ölmesine değinmek mümkün.
Son olarak da Hindistan’da çıkarılan yeni vatandaşlık yasasının ardından Müslümanların protesto gösterilerinden sonra yaşanan katliam olayları Modi hükümetinin radikal Hinduları kışkırttığını ve insanlık karşıtı girişiminde bulunmalarına zemin hazırladığını gösteriyor.
Hindistan’da mezhebe dayalı ayrımcılığı doruğa ulaştıran bu yasa tasarısı sadece gayrı Müslim göçmenlere ikamet izni vermektedir. Bu mesele de radikal Hinduların cesaret bulmasına ve Müslümanların katliam etmelerine neden olmuştur.
Modi hükümetinin kışkırtıcı siyasetleri ve Hindistan polisi ve güvenlik güçlerinin Müslümanların katliam edilmesi ve onlara karşı saldırına sessiz kalması iktida BJP partisinin pratikte Müslümanlara karşı ölümcül ve şiddet dolu durumu desteklediğini gösteriyor.
Hindistan iktidar partisinin ve Modi şahsının böyle bir yaklaşımı ise Müslümanların radikal Hindular tarafından katliamı konusunda uluslararası toplumun özellikle de kimi İslam ülkelerinin Hindistan hükümetinin bu durumu önlemesini istemesine neden olmuştur.
Bu doğrultuda İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei ise Tweeter’dan bir mesaj yayımlayarak şöyle yazdılar:
“Dünya Müslümanlarının kalbi Müslümanların Hindistan’da katliam edilmesinden acı çekmektedir. Hindistan hükümeti ise böyle bir durumdaradikal Hindular ve şiddet yanlısı partiler karşısında durmalı ve Müslümanların katliamına dur demeli ve böylece İslam aleminde yalnızlaşmasını önlemelidir. ”
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei’nin İslam aleminde Hindistan’ın yalnızlaşması hususunda uyarısı ise bir gerçek olsa da görünen o ki Modi hükümeti bu hususu göz ardı etmiştir.