Dr. el-Caid sözlerine şöyle devam etti:
“Amerika ve İsrail’in İslam ümmeti arasındaki sorunları çıkmaza sokmak için hayata geçirdiği plan v projeler gün gibi ortadadır. Özellikle son yıllarda İslami vahdet stratejisi Müslümanlara önemli zaferleri armağan etmiştir. İslami Direniş’in kabilecilik ve mezhep çatışmalarının önünü almak için özel çaba harcaması, Hizbullah’ın asıl amacına ulaşmasını yavaşlatmıştır.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ve Mısır hükümetinin Irak, Libya ve Suriye’de yaşanan gelişmelere müdahil olması, Türkiye’de siyasal İslam’ın yenilgisiyle sonuçlanmasına sebep oldu. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin seçimlerde oy kaybetmesinin sebebi, bu partinin Ortadoğu’daki çatışmaları körüklemesi ve belirli gruplardan yana hareket etmesidir. Doğal olarak Türkiye’de yaşayanlar yanı başlarında cereyan eden şiddet olaylarında endişe duymaya başladı. Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerde Türkiye’yi sorunlar girdabından çıkaracağına dair vaatler vermişti.
Mısır, Tunus ve Türkiye’de İslami çevrenin seçimlerde oy kaybetmesinin nedeni, yapılan yanlış siyasi hamlelerdir. Bu nedenle bazı İslamcı çevrelerin yanlış hareketlerini tamamıyla İslam’a mal etmek doğru değildir.
Siyasal İslam eleştirileri gerçekte İslam’ın özünü hedef tahtasına oturmak için bir araçtır. Bugün İslam ve İslami cepheler aleyhine tahrik edici birçok girişime şahidiz. Birçok televizyon kanalı bulduğu her fırsatta İslam ve Müslümanlara darbe vurmaya çalışıyor.
Ehlisünnet, Hamas ve Lübnan Direniş cephesine aynı gözle bakmalı aynı samimiyetle yaklaşmalıdır. Hamas’ı himaye edip Hizbullah’a savaş açmak doğru değil. Çünkü Hizbullah için Filistin ne kadar önemliyse Suriye de bir o kadar önemlidir.”