Bu projelerin alt başlıklarını ifşa eden RAND Corporation, 2008 tarihli ‘Uzun Savaşın Geleceğini Açıklamak’ başlıklı raporunda, ABD hükümetine, birleşik bir İslam Dünyası oluşturmaya eğilimli düşmanlara” karşı takip edilecek politika seçeneklerini belirledi.
Proje Amerika’nın halihazırda devam eden BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) ile paralel bir yapıya sahip ve ABD ve İsrail’in Emperyalist-Siyonist politikalarının, BOP eşbaşkanlarının (Türkiye-Erdoğan ve İspanya) da yardımıyla icra etmeye çalıştığı entrikaları içermektedir.
BOP ile de eşlenik olan bu projelerin en önemli ayağı ise İslam Dünyasında mezhepçilik üzerinden harekete tabi olan Sunni-Şii Müslümanlar arasında çıkarılacak fitneler sonucu oluşmasını hayal ettikleri savaşlardır.
Raporda, ABD Ordusu’na bölgede mevcut jeopolitik düzene (yani Emperyalizme ses çıkarmayan sisteme) meydan okuyan tüm Müslüman siyasi grupları “düşman” olarak görmesi ve bunları zayıflatması tavsiyesinde bulunuluyor.
Örneğin 1996’da “İleri Stratejik ve Siyasi Araştırmalar Enstitüsü” tarafından yayımlanan ve Douglas Feith, David Wurmser ve Richard Perle (bunların hepsi de Bush yönetimine katıldı) tarafından hazırlanan A Clean Break (Açık bir kopuş) imzali başka bir raporda; İran-Suriye-Lübnan odaklı Direniş Eksenini zayıflatmak üzere İsrail-Türkiye-Ürdün hattının kurulması için Irak’ta rejim değişikliğini öngören bir rapor yayınlanmıştı. Bu rapor yıllardır Ortadoğu’da devam eden savaşların asıl sebebini aslında ortaya koyuyordu.
Rand Corporation raporunda, Ortadoğu ve dünyada Anti-Siyonist/Emperyalist cepheyi ve ülkeleri zayıflatmanın en önemli stratejisi “böl ve yönet” olduğu açıkça belirtildi. Bu strateji, şu ana kadar Suriye, Irak, Yemen ve Libya’da tatbik edildi. El Kaide’yle de irtibatları olan yerli isyancılar yönetimleri devirmek için ABD tarafından gizlice desteklendi.
Bu bağlamda bölgede Amerikan Emperyalist hegemonyasına karşı çıkan ülke ve hareket-grupları inaktif etmek amacıyla her türlü katliamı yapabilecek vahşilikte Tekfirci Zihniyetlerin ortaya çıkarılması yoluna gidilmiştir.
Zira çok kez ortaya çıkan Amerika-İsrail-Avrupa-Işıd-Kaide-Nusra gibi komplike bağlar da bunu doğrular nitelikte olup Emperyalist-Siyonist mecranın işini şansa bırakmamak için bizzat bu olaylara müdahele ettiği ortaya çıkmıştır.
Bölgedeki savaşlara ayrıca Direniş Ekseni-Cephesi oluşumununun Amerikan-İsrail menfaatllerini ciddi şekilde tehdit ettiği ve zarar vermeye başladığı zamanda kıvılcım verildi. Örneğin en son Amerika-İsrail-Türkiye destekli ve uşak Arap Rejimlerinin bizzat icra ettiği Yemen Savaşı bunun açık bir örneğidir.
Yemen Halkının kıyam hareketi Siyonist İsrail’i etrafında bir tehlikeli ülke daha olarak açık şekilde kaygılandırdı ve hemen bu değişime engel olmak ve geç kalmamak için Siyonist-Emperyalist cephe acilen harekete geçti ve Yemen’i iç savaşa sürüklemeye çalıştı.
Aynı şekilde Suriye Savaşı da bu projenin çok net uzantılarından biridir. Zira Suriye yönetimini diğer Arap Rejimlerinden ayıran en önemli özellik Amerikan projelerine engel olması, Filistin’i açıktan desteklemesi ve İsrail’i hezimete uğratan Hizbullah-Hamas gibi guplara açık şekilde yardım etmesidir.
Yoksa Suriye Savaşını Suriye’de savaşa girişen ve bu savaşı destekleyenler Arabistan-Katar-Ürdün-Bahreyn gibi çok sayıda zalim ve Amerikancı-İsrailci yönetimin bulunduğu bir bölgede Suriye Halkının özgürlük hareketine başladığı gibi basit bir nedenle asla açıklayamazlar.
Aynı şekilde Irak için de zaten devrilmek üzere olan ve halkın her türlü nefretini üzerinden toplayan Saddam gibi Amerika uşağı bir rejimin Devrimci Halkın eline geçmemesi için uyduruk bahanelerle Amerika acilen harekete geçmiştir.
Devamında ise yine Emperyalist-Siyonist cephenin istemediği bir yönelime giren gelişmeler Amerika için Irak’ı bir bataklığa çevirdi ve buradan açık bir ifadeyle “kaçmak” zorunda bıraktı.
Sonraki dönem Amerika’nın bölgede savaşlara direkt girmek yerine iç savaşlar çıkarmak ve fitne propagandaları ile biraz da silah desteği sonucu insanlarını birbirini katletmesini izleme politikasını geliştirmesine zemin sundu.
Bu iç savaşlar için de en büyük iki argüman Sunni-Şii Mezhepçiliği ve Türk-Arap-Fars-Kürt Irkçıllığı oldu ve Amerika-İsrail ve uşakları bu grupları birbirini katledecek vahşiliğe ulaştıracak yalan propagandalar üretme yarışına girdiler.
Hiç olmayan olaylar oldu gösterildi, katliamlar yapılıp birilerinin üzerine atıldı, söylenmeyen sözler söylenmiş gibi gösterildi, her türlü gruptan satılmış ajanlar ağzıyla nefret ve düşmanlık zemini oluşturan söylemler üretildi ve bunlar gibi çok çeşitli Siyonist-Emperyalist oyunlarla bölge halkları birbirine düşman edilmeye çalışıldı.
ABD ve bölgedeki müttefikleri kandırılarak ya da paralı olarak nefretle dolup katliam ruhuna ulaşan bu vahşi tekfircileri silah ve finansal olarak desteklemekte yarışa girdi. Bölgede hızlı bir silah satışı-sevkiyatı başladı ve bir an önce Ortadoğu bir kan gölüne çevrildi.
Tüm bu gerçekler şu durumu ortaya çıkardı ki her türlü mezhebi-ırkçı söylem ve düşmanlık içeren hareket bizzat Amerika-İsrail destekli bir yapıdır ve buna alet olanlar da bilerek veya bilmeyerek Siyonizm-Emperyalizm uşaklığının en büyük göstergesidir.
Sonuç olarak elbette bu fitne ve komplolara kananlar olsa da asıl gelişmeler hep Amerika-İsrail yani Emperyalizm-Siyonizm aleyhine gelişmekte. Bölgede kirli emelleri olanlar ve onlara uşaklık edenler gün geçtikçe zayıflamakta ve Dünya Mazlumlarını ve Müslümanlarını güzel günler beklemekte.