Şeyh Naim Kasım, sözlerine şöyle devam etti:

“Hizbullah, belirli bir süreliğine faaliyet göstermek için kurulmuş geçici bir yapılanma değildir. Aksine işgal rejimi tamamıyla yok oluncaya kadar biz var olmaya devam edeceğiz. Önümüzde uzun ve engebeli bir yol var. Bu nedenle Ameri ve İsrail’den siyasi baskı görmemiz ya da medyanın karalama kampanyalarına maruz kalmamız normaldir.

Kalamun zaferi, aşırıcı terör örgütlerinin Suriye ve Lübnan topraklarının kendilerine devlet kurma hayalini suya düşürmüştür. Eğer Hizbullah’ın İsrail karşısında mücadelesi olmasaydı, kim İsrail’in kirli postallarını Lübnan topraklarından uzaklaştıracaktı? Kim Filistin, Irak, Suriye, Yemen vb. ülkeleri savunacaktı? Eğer Hizbullah’ın direnişi olmasaydı bugün Ortadoğu’nun durumu bundan daha vahim olurdu.

Maalesef Hizbullah’ın önünü almak için çok çaba sarf ediyorlar. Ama Allah’ın izniyle bu nurani hareket, tüm özgür ve inkılabi ruhların desteğiyle hem bölgede hem de dünyada varlığını korumayı sürdürecektir. Aşırıcı terör örgütleri İsrail’den bağımsız bir oluşum değil. Aksine İsrail’in kirli planlarının bir parçasıdır. Bu nedenle İsrail’le savaştığımız gibi bu terör gruplarıyla da mücadele ediyoruz.

İslam âlimlerinin halkın bilinçlenmesinde Gönüllü Halk Birlikleri’nin doğru şekilde mücadele etmesinde önemli payı vardır.

Hizbullah’ın savaş seçeneği İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei yol göstericiliğinin ve merhum İmam Humeyni’nin izlediği metodun bizlere bir hediyesidir. Bize ihtiyaç duyulan her yerde, hak ve adaletin sesinin yükseldiği her toprakta hazır olacağız, hak ve adaleti korumaya devam edeceğiz. Biz, Birleşmiş Milletlere, bazı Arap ülkelerinin maddi desteğine, siyasi manevralarına güvenmiyoruz. Biz önce Allah’a sonra silahlı askeri birliklerimize güveniyoruz.”