Son ABD birliklerinin Afganistan’dan aceleci ve aşağılayıcı bir şekilde geri çekilmesiyle savaş, Amerikalıların ve IŞİD teröristlerinin kendilerini aynı tarafta bulduğu yeni bir aşamaya girdi.

ABD’nin çıkışının ardından terör örgütü IŞİD’in yeniden canlanması, Taliban tarafından yönetilen ülke için, Amerikalıların avantajına mükemmel bir şekilde çalışacak şekilde yeni güvenlik sorunları yarattı.

Güney ve Orta Asya’nın kavşağında yer alan ülke, son haftalarda doğuda Nangarhar’dan kuzeyde Kunduz’a, güneyde Kandahar’a ve başkent Kabil’e kadar bir dizi terör saldırısıyla sarsıldı. Dehşet verici bombalamaları, yeni ve daha tehlikeli şekliyle IŞİD üstlendi.

İddia edilebilir ki, amaç, ezeli düşmanı Taliban’ın yeni kurulan yönetimini baltalamak ve derin etnik ve dini fay hatlarına sahip bir ülkede mezhepsel gerilimleri ve iç savaşı kışkırtmak.

Afganistan’daki beyhude askeri macerada yıllarını harcayan Batılı güçlerin aradığı şey tam da buydu. 10 Milyar dolarlık Afgan mal varlığını dondurma hamlesi aynı bağlamda görülmeli ki bu da öncelikle yoksul ve savaştan bıkmış Afganları dize getirmek için tasarlandı.

İki ay önce ABD’nin Afganistan’ı askeri işgalinin felaketle sona ermesi, uzun zamandır Batı ile aşk-nefret ilişkisini paylaşan bir terörist grubun yeniden canlanmasına da yol açtı.

ABD öncülüğündeki müttefik güçlerin kaotik geri çekilmesinin ortasında, IŞİD intihar bombacıları 26 Ağustos’ta Kabil’deki Hamid Karzai Uluslararası Havaalanı’nın önünde patlayıcılarını patlattılar ve çoğu ortaya çıkan kaos ortamından kaçmak için umutsuz girişimlerde bulunan 170’in üzerinde Afgan’ı öldürdüler.

On üç Amerikan askeri de öldürüldü, bu da ABD’yi 29 Ağustos’ta bir insansız hava aracı saldırısı başlatmaya sevk etti. Görünüşte IŞİD’in saklanma yerini hedef alan saldırı, 10 yoksul Afgan sivili daha öldürdü. Bu, Amerikalıların 20 yıldır rehin tuttukları insanlara bir veda hediyesiydi.

Nihai geri çekilmeden sonraki haftalarda, IŞİD teröristleri doğu Afganistan’daki kaleleri Nangarhar’da, çoğunlukla karadaki Taliban savaşçılarını hedef alan birkaç düşük yoğunluklu saldırı gerçekleştirdi. Bu, çıkarları çatışan iki grup arasında uzun süredir devam eden bir saha savaşının devamıydı.

Ekim ayı başlarında grup, tercih edilen kentsel savaş tarzına geri döndü; intihar saldırıları. Kabil’deki geniş Eid Gah Camii, 3 Ekim’de hedef alınarak yedi sivil öldü. Saldırı, Taliban sözcüsü Zebihullah Mücahid’in annesinin cenaze töreni sırasında gerçekleşti.

En kötüsü henüz gelmemişti. Taliban konvoylarını ve cenazelerini hedef almak, yeni kurulan “geçici hükümeti” zayıflatma amacına hizmet ederken, diğer ve daha önemli olan amaca azınlık gruplarına yönelik saldırılar hizmet ediyor. Her iki durumda da IŞİD, Amerikalılarla ortak bir amaç edindi.

8 Ekim’de, Cuma namazı sırasında kuzey Kunduz ilindeki bir camiye düzenlenen ölümcül bir bombalı saldırıda, hepsi etnik Hazara Şii topluluğuna mensup 150’den fazla kişi öldü. Bir hafta sonra, güneydeki Kandahar ilinde 60’tan fazla kişinin hayatını kaybettiği başka bir cami bombalandı.

Aynı kurban ve fail grubuyla yapılan her iki saldırı da çarpıcı benzerlikler taşıyordu. Her iki olayda da kurbanlar toplu mezarlara gömüldü ve Batı medyasında her zaman olduğu gibi soğuk istatistiklere indirgenmişti.

İlk kez 2014’ün sonlarında HinduKuş ülkesine giriş yapan IŞİD, bunca yıldır Afganistan’ın doğusunda Taliban ile saha savaşları yaptı. Aynı zamanda, son haftalarda açıkça görüldüğü gibi Hazara Şii topluluğunu hedef alarak mezhep kartını da oynadı.

İronik olarak, IŞİD’ın yaptığı şey, Kabil’de birbirini izleyen ABD destekli rejimlerin uzun süredir yaptıklarından farklı değil. Bunun dışında, ikincisi herhangi bir terör eyleminin sorumluluğunu üstlenmedi. Bunun yolunu açtılar ve onu durdurmak için herhangi bir önlem almayı reddettiler. Bu, sanırım, daha çok kınanacak bir şey.

ABD askeri-sanayi kompleksinin, IŞİD’ın Afganistan’da sürdürdüğü terörizmin büyümesine katkıda bulunduğu anlatısı, bir süredir zemin kazanıyor.

ABD liderliğindeki koalisyon, 2 trilyon dolarlık sarsıcı yatırıma ve en gelişmiş silah ve istihbarata rağmen, Afganistan’daki IŞİD gibi terörist grupları ortadan kaldırmayı başaramadı; bu, grubun esasen Amerika’nın istikrarsız bölge hedeflerine hizmet ettiği teorisine inancı artırıyor.

Taliban yetkilileri, IŞİD terör örgütünün yeniden canlanmasından ABD’yi açıkça sorumlu tuttu. Taliban’ın Doha’daki siyasi bürosundan bir yetkili olan Ahmed Yasir’in geçtiğimiz günlerde Afganistan’daki Şii camilerine yönelik son saldırıların arkasında “kötü niyetli yabancı eli” olduğunu gösteren kanıtlar olduğunu söylediği aktarıldı.

Taliban’ın sosyal medya sorumlusu Kari Seyyid Hosti de son IŞİD bombalamalarından Amerikalıları sorumlu tuttu. Grubun ABD ve eski Afgan hükümetinin yardımıyla geri döndüğünü söyleyerek IŞİD ile mücadelede ABD ile işbirliğini reddetti.

Hizbullah direniş hareketi lideri Seyyid Hasan Nasrallah geçen hafta yaptığı konuşmada, ABD’nin Afganistan’daki IŞİD varlığının sorumluluğunu üstlenmesi gerektiğini vurgulayarak, Amerikalıları IŞİD’li teröristleri Suriye ve Irak’tan Afganistan’a göndermekle suçladı.

Batılı uzmanlar tarafından komplo teorisi olarak reddedilen bu iddia, güvenilir askeri kaynaklar tarafından sıklıkla tekrarlandı. Taliban’ın geçici hükümetinin, IŞİD ile ilgili kritik bilgilerin yer aldığı önceki hükümetin güvenlik dosyalarını bulamadığına dair haberler de var. Dosyaların, ABD güçlerinin ülkeden aceleyle kaçmasıyla atıldığı iddia ediliyor.

İlginç bir şekilde, Haziran ayında yayınlanan bir Birleşmiş Milletler raporuna göre, ABD liderliğindeki koalisyon güçlerinin ülkeyi terk etmesinden önceki aylarda, Orta Asya, Kuzey Kafkasya, Pakistan ve Çin’in Sincan bölgesinden yaklaşık 8.000 ila 10.000 terörist Afganistan’a doğru yola çıktı.

Bunların çoğu IŞİD tarafından görevlendirildi. Bu da Uygur etnik kökenli biri tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen Kunduz camii bombalamasından anlaşılıyordu.

Dikkat çekici olan, bu yabancı teröristlerin ülkeye ABD ve NATO güçlerinin burnunun dibinden girmesidir.

Amerikalıların istihbaratı vardı ama siyasi irade eksikti. ABD’nin üst düzey askeri komutanı Mark Milley geçtiğimiz günlerde daha geniş bir iç savaş, El Kaide’nin yeniden kurulması ve IŞİD’in büyümesi olasılığı olduğunu söyleyerek kayda geçti.

Ancak hiçbir önlem alınmadı, çünkü Amerikalılar şimdi IŞİD’i savaşın harap ettiği ülkede berbat görevlerini sürdürmek için potansiyel bir vekil olarak görüyorlar.